Nobel ödüllü iktisatçı Joseph Stiglitz: Eşitlik ve dürüstlük yok oldu… Neoliberalizmden Trump doğdu

Joseph Stiglitz Financial Times’tan Henry Mance’a konuştu. Oksijen’in aktardığına göre Mance’ın haberi şöyle:

Stiglitz’in epey kalabalık ekibi kendisiyle konuşmadan önce soracağım soruları rica etti. Görünüşe göre Nobelli iktisatçı önceden hazırlanmayı seviyor. Stiglitz’i eleştirenler buna gülebilir: Son 30 yıldır zaten hazırlanmıyor mu? Serbest piyasaya soldan getirdiği eleştirileri artık doğaçlama yapamıyor mu? 1990’larda Bill Clinton’ın ekonomik danışma konseyinin başında bulunan ve sonrasında Dünya Bankası baş ekonomistliğine geçen Stiglitz 2002 yılında “Küreselleşme: Büyük Hayal Kırıklığı” adlı çok satan kitabıyla IMF’ye sataşınca ünlü olmuştu. The Economist dergisi tarafından küçümsense de soldaki birçok kişi için gerçek iktisatçı mertebesine yükseldi.

Dünya artık aynı dünya değil. 81 yaşındaki Stiglitz nihayet itibar görmeye başladı. Bugün ticari kurallara yönelik şüpheciliği hem Demokratlar hem de Cumhuriyetçiler bilgelik olarak görüyor. Stiglitz “Küreselleşme konusunda 2000 yılında olduğum noktaya dünya bugün geldi” diyor. IMF bile eleştirilerini dikkate almaya başladı.

ENFLASYON ZAFERİ
ABD Başkanı Joe Biden da Stiglitz’in onayladığı çalışan yanlısı, devleti büyüten bazı politikaları benimsedi. Stiglitz ayrıca enflasyondaki düşüşü tahmin ettiği için hakkının verilmesini istiyor. Kasım ayında kendisi gibi düşünen iktisatçılar adına bir “zafer turu” bile düzenledi. Kendisi ve bir grup iktisatçı fiyat artışlarının tedarik zinciri sorunlarına “geçici” bir tepki olduğunu iddia etmişti. Stiglitz “Faiz oranlarını yüzde 3, 3.5, 4 gibi normal seviyeye çekmek dışında hiçbir şey yapmasanız bile bugünkü enflasyon rakamları çok farklı olmazdı” diyor.

“ÇİN MÜHENDİSLİK SAYESİNDE GÜÇLENDİ”
ABD’de mart ayında tüketici enflasyonu beklenenden biraz yüksek çıktı. “Elbette bazı aylarda değişimler olacaktır. Ama enflasyonda ‘geçici diyenler kanadının’ öngördüğü gibi ciddi bir düşüş var. Üstelik bunun için karşı tarafın iddia ettiği gibi işsizliğin artmasına gerek kalmadı.” Ama yeni küresel düzen Stiglitz’in dünya görüşünü de bazı açılardan zorluyor. Hem dünyadaki yoksullar hem de Batı’daki sanayileşmemiş bölgeler için daha iyi bir çözüm çağrısı yapıyor ama ikisinin ihtiyaçları çoğu zaman çelişiyor. ABD elektrikli otomobil ve güneş paneli üreterek yeşil sanayide istihdam kovalarken Çin’den yapılan ithalatın haksız rekabete yol açmasından şikayet ediyor.

Çin küresel ticarette yapıcı bir aktör mü? Stiglitz’e göre, “Birçok açıdan öyle ama sistemleri şeffaf olmadığı için tam bilemiyoruz.” İşin bir de “ironik” tarafı var. 2019’dan beri ABD dünya ticaretinin en yetkili itiraz makamı olan Dünya Ticaret Örgütü temyiz organına yeni hakim atamalarını bloke ettiğinden “Çin’in kuralları ihlal edip etmediğini söylemenin resmi ve hukuki bir yolu yok.” Stiglitz’e göre temel problem ABD’nin Çin’i rakip olarak öngörmemiş olması. Çin teşvikler olmasa bile “Ekonomisinin büyüklüğü ve mühendis sayısı sayesinde rekabette öne çıkabilirdi. Mühendisliğe biz gerekenden az, onlar ise gereğinden fazla yatırım yaptı. Bu, ticaret kurallarının ihlali değil, stratejik bir hata. Karşılaştırmalı üstünlüğü ele geçirdiler, bizse bununla baş edemedik.”

SAĞIN FELSEFİ HATASI
Stiglitz’e göre Çin’in elektrikli araçlardaki başarısı da iklim politikalarında çoğu zaman denetimlerin teşviklerden daha çok işe yaradığını kanıtlıyor. On yıldan uzun bir süre önce “Çin Başbakanı Vın Ciabao’nun da yer aldığı bir toplantıya katılmıştım. Otomobil şirketlerine beş yıl içinde elektrikliye geçmezlerse ülkede kalamayacaklarını söylemişti. Çin elektrikli taşıt ülkesi olacağını açıkça söylerken biz bunu yapmadık.”

Stiglitz’in “The Road to Freedom” (“Özgürlük Yolu”) adlı yeni kitabı özgürlük fikrini Amerikan sağından geri alma niyetinde. ABD’nin temsil olmadan vergilendirme olmayacağı fikrinden doğduğunu hatırlatıyor. Şimdiyse bazı vatandaşlar temsilin varlığına rağmen vergilendirmeyi reddeder görünüyor.
Özgürlükçüler aksini düşünse de özgürlük kolayca maksimize edilebilen bir şey değil. Karşılıklı ödünler gerektiriyor. Bir kişinin silah taşıma özgürlüğü birçok çocuğun okula gitme özgürlüğünü kısıtlıyor. Bir ilaç şirketinin fiyat belirleme özgürlüğü hastaların yaşama özgürlüğüyle çelişiyor.

Stiglitz kitabında “Sağın temel felsefi hatası bu ödünleri anlayamamak” diyor. Sağ, eşitliğin ve dürüstlüğün olmadığı bir toplum yarattı. Bunun en somut örneklerinden biri Donald Trump. Kurduğu kâr amaçlı Trump Üniversitesi ABD’deki birçok işletme gibi sömürü üzerine inşa edildi. Trump’ın kendisi de Amerikalı birçok zengin çocuğu gibi toplumun kurallarını çiğnemeye hakkı olduğunu düşünüyor.

“İNSANLARIN KÖTÜLÜĞÜNÜ HESAPLAYAMAMIŞIZ”
Stiglitz Brezilya, ABD ve Macaristan gibi eşitsizliğe müdahale edilmeyen ülkelerde popülizmin güçlendiğini savunuyor. Yaşam standardının yerinde sayması ve bunun doğurduğu umutsuzluk “Trump gibi demagoglar için verimli topraklar yaratıyor… Neoliberalizmden ancak Trump doğar” diyor.
Stiglitz 2001 Nobel İktisat Ödülü’nü hatalı bilginin piyasalar üzerindeki olumsuz etkisine dair çalışmasıyla kazanmıştı. Ancak bunun kasten dezenformasyon yayan insanlar için de geçerli olacağını düşünmemiş: “İnsanların ne kadar kötü olabileceğini tam olarak akıl edememişiz! Bildiğin bir şeyi kendine saklayabilirdin ama sahtekarlığa karşı yasalar ve bilimsel ilkeler olduğundan yalan söyleyemezdiniz.”

Stiglitz genellikle ABD’nin Avrupa’ya daha çok benzemesi gerektiği yönünde çözümler öneriyor. Online denetim, hastalık ödeneği ve ücretli izni savunuyor. Peki ABD büyüme ve teknolojik inovasyonda neden hâlâ Avrupa’nın önünde? İki sebep gösteriyor. Birincisi, ABD’nin büyüme rakamları nüfus trendleriyle şişiyor. “Demografik düzeltmeleri yapınca o kadar da iyi gitmediğimiz görülüyor.” İkincisi, GSYİH yetersiz. “Başarılı değiliz. Yaşam beklentimiz düşüşte. Mutsuzluk verilerinde çok gerideyiz. Ortalama bir vatandaş olarak İsveç’i mi ABD’yi mi tercih ederdiniz? Cevap ortada. ABD’yi seçmezsiniz.”
Silikon Vadisi’nin potansiyelinin temelsiz olmadığını ama bunun “çok büyük kısmının” hükümet desteğine ve Stanford, Berkeley gibi kâr amacı gütmeyen üniversitelere bağlı olduğunu söylüyor. Her halükarda “Bugünkü teknoloji dünyası Trump dünyasının antitezi durumunda. Trump araştırma harcamalarını azaltmak istiyordu.”

“HAYAT KENDİMİZİ KORUMAKLA GEÇİYOR”
Yine de hükümet zor durumda. Batıdaki borç-GSYİH oranları artıyor. Stiglitz kaygılı mı? ABD için değil. “100 yıldır büyüme oranı, borç sürdürülebilirliğinin gerçek kritik değişkeni olan reel faiz oranının çok üzerinde seyretti. Vergileri artırıp altyapıya yatırım yapmak büyümeyi artıracaktır” diyor. Ülkelerin kendi parasını basamadığı ve istediği gibi vergi artıramadığı Euro Bölgesi bu açıdan farklı: “İtalya’nın borçlarına bakıp endişelenmemek zor.”

Stiglitz tarzı iktisat bir ara Arjantin siyasetinde kendine yer buldu. Stiglitz’in takipçilerinden Martín Guzmán 2019’da ekonomi bakanlığına gelince Arjantin’in borç yükünün yeniden yapılandırılması için çağrıda bulundu ancak harcama kesintilerine destek bulamayınca 2022’de istifa etti. Bundan ne gibi dersler çıkarılabilir? “Ekonomiyi siyasetten ayıramazsınız… Ama dünya geneline bakınca ülkelere özel bir iflas prosedürü bulunmaması gerçekten büyük bir eksik.” Stiglitz sol görüşlü Şili Devlet Başkanı Gabriel Boric’i de onaylayan ifadeler kullanmıştı. Ancak Boric gerçek dünyada aradığını bulamadı. “The Road to Freedom” neoliberal kapitalizmin getirdiği “bencillik, maddiyatçılık ve sahtekarlığa” duyduğu ahlaki tiksintiyle dikkat çekiyor. Stiglitz valiz kaybeden havayolu şirketlerinden, güvenilmez telefon şebekelerinden ve insanı saatlerce meşgul eden çağrı merkezlerinden yakınıyor. Kişisel bir derdi olduğu belli. “Daha bu hafta sonu tanıdıkların, özellikle de yaşlıların sahtekarlıkla uğraşmak zorunda kaldığını konuştuk. Hayatlarımızın büyük bölümü kendimizi korumaya çalışmakla geçiyor. Bu çok tatsız.”

ABD’DE ASGARİ ÜCRET ASLINDA ARTMIYOR
Karşı görüşteki iktisatçılara ise alaycı yaklaşıyor. “Bilişsel uyumsuzluk yaşıyorlar. Ömrünüzü piyasaların yeterli ve etkili olduğunu kanıtlamakla geçirmişsiniz. Sonra hayatınızın geri kalanında piyasa ekonomisinin bariz yetersizlikleriyle uğraşıyorsunuz.” Aynı bilişsel uyumsuzluğu kendisi de yaşamış olabilir mi? “Piyasa gelirlerinin çoğu zaman ahlaki ve meşru dayanağı yoktur” diyor. Kendi kazançları için de aynısı geçerli mi?

Soruya şaka yollu yaklaşıyor. “Hepimizin kazandığı parayı ahlaki açıdan gerekçelendirmek imkansız. Yaptığım bazı şeyler başka birine milyar dolarlar kazandırabilir. Bunun ne kadarı bana bağlanabilir? Bunu nasıl düşünmek gerektiğini bile bilmiyorum.” Ama bildiği bir şey var. “Son derece nahoş işlerde çok sıkı çalışan insanlar kendilerine yetecek ücretleri almıyor.” ABD’de federal asgari ücret “Enflasyona göre düzeltilmiş haliyle 65 yıl öncekiyle aynı seviyede. İnanılır gibi değil.” Stiglitz çok değişmedi ve güvenilirliğini koruyor ama bazı şeyler değişmeli.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir